NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
9 - (889) حدثنا
يحيى بن أيوب
وقتيبة وابن
حجر. قالوا: حدثنا
إسماعيل بن
جعفر عن داود
بن قيس، عن
عياض بن
عبدالله بن
سعد، عن أبي
سعيد الخدري ؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم كان يخرج
يوم الأضحى
ويوم الفطر. فيبدأ
بالصلاة. فإذا
صلى صلاته
وسلم، قام
فأقبل على
الناس، وهم
جلوس في
مصلاهم. فإن
كان له حاجة
ببعث، ذكره
للناس. أو
كانت له حاجة
بغير ذلك،
أمرهم بها.
وكان يقول
"تصدقوا
تصدقوا تصدقوا
"وكان أكثر من
يتصدق النساء.
ثم ينصرف. فلم
يزل كذلك حتى
كان مروان بن
الحكم. فخرجت
مخاصرا مروان.
حتى أتينا
المصلى. فإذا
كثير بن الصلت
قد بنى منبرا
من طين ولبن.
فإذا مروان
ينازعني يده.
كأنه يجرني
نحو المنبر.
وأنا أجره نحو
الصلاة. فلما
رأيت ذلك منه
قلت: أين
الإبتداء
بالصلاة ؟
فقال: لا. يا
أبا سعيد ! قد
ترك ما تعلم.
قلت: كلا.
والذي نفسي
بيده ! لا
تأتون بخير
مما أعلم
(ثلاث مرار ثم
انصرف).
[ش
(مخاصرا
مروان) قال
الإمام
النووي: أي
مماشيا له يده
في يدي. هكذا
فسروه. (أين
الإبتداء بالصلاة)
هكذا ضبطناه
على الأكثر وفي بعض الأصول:
ألا نبدأ ؟.
بألا التي هي
للاستفتاح.
وكلاهما صحيح.
والأول أجود
في هذا الموطن
لأنه ساقه
للإنكار عليه].
{9}
Bize Yahya b. Eyyûb ile
Kuteybe ve İbni Hucur rivayet ettiler. Dedilerki; Bize İsmail b. Cafer, Dâvûd
b. Kays'dan, o da Iyâz b. Abdillâh b. Sa'd'dan, o da Ebû Said-i Hudrî'den
naklen rivayet ettij şöyle demiş:
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Kurban ve Ramazan bayramı günleri musalla'ya çıkar ve evvelâ
namazla işe başlardı. Namazını kıldı da, selâm verdimi ayağa kalkarak cemaata
karşı dönerdi. Cemâat ise namazgahlarında otururlardı. Eğer (bu taraf'a) bir
müfreze göndermeye ihtiyacı varsa, onu cemaata hatırlatır, bundan başka bir
ihtiyâcı olursa, onu kendilerine emrederdi. (Hutbe esnasında):
— Sadaka verin, sadaka verin, sadaka verin!»
buyururdu.
En ziyâde sadaka veren
de kadınlar olurdu. Ondan sonra namazgâhdan ayrılırdı. Mervân b. Hakem zamanına
kadar hâl, bu minval üzre devam etti. Bir def'â ben Mervân ile el ele vererek
(namaza) çıktım. Namazgaha vardığımızda ne görelim! Kesîru'bnu Salt, çamurla
kerpiçten bir minber yapmış. Bir de baktım Mervân'ın eli beni çekiştiriyor.
Gâlibâ beni minbere doğru çekiyordu. Ben de onu namaza çekiyordum. Onun bu
hâlini görünce:
— «İş'e namazdan başlamak nerede kaldı?» dedim.
Mervân:
«Hayır, yâ Ebâ Said!
Senin bildiğin (şekil) terk edildi.» dedi.
— «Asla olamaz ! Nefsim
kabza-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki siz, benim bildiğimden daha
hayırlısını yapamazsınız.» dedim.
Ebû Saîd, bunu üç defa
tekrârladıkdan sonra oradan ayrılmış.
İzah:
Bu hadisi Buhari «Cum'a» bahsinde tahrîc etmişdir.
Musallâ'dan murâd:
Medine'de mâruf bir namazgâhdır. Mescid-i Nebevi'den bin adım kadar uzaktadır.
Hz. Ebû Saîd-i Hudrî
'nin Mervân b. Hakem ile el ele vererek namazgaha gitmesi, Mervân'in Medine
valisi bulunduğu zamana tesadüf etmişdir.
Kerpiç'den minber yapan
Kesir b. Sâît (Radiyallahü Anh) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında
dünyâya gelmiş. Medine'ye onun vefâtından sonra yerleşmişdir. Evvelce ismi:
Kalil imiş. Kalil: Az: Kesir de: Çok, demekdir. «Kesir ismini ona. Peygamber
{Sallallahu Aleyhi ve Sellem) takmışdır.» diyenler olmuşsa da esah olan
rivayete göre bu ismi ona Hz. Ömer (Raâiyallahu Anh) vermişdir. Hz. Kesir:
Tabiînden sayılır. Onu ibni Mendeh, sahabeden saymış; Zehebi ise hakkında
ihtilâf edildiğini söylemişdir.
Hz. Ebû Saîd, Mervân'a üç
defa ihtarda bulunduktan sonra oradan yâni minber tarafından ayrılarak namaz
kılmağa gitmişdir. Kaadı îyâz bu cümleyi böyle tefsir etmiş, oradan
ayrılmasının o namazı terk etmesi mânâsına gelmediğini söylemişdir.